Ana içeriğe atla

Asalet Ve Zenginlik Göstergesi Meşhur İngiliz Çayı

 

Geçmişten günümüze dek çay veya kahve tutkunluğunun birçoğumuzda var olduğunu çoğumuz rahatlıkla görebiliriz. Kimimiz kahve tiryakisi iken kimimiz ise çay olmadan asla yaşayamam bile diyebilmektedir. Türk kültürümüzün vazgeçilmezi olan, müthiş kokusu ve tadıyla çoğu zaman dert ve sıkıntılarımızın dermanı olarak gördüğümüz çay; yemek öncesi, yemek sonrası hatta günün her saatinde rahatlıkla tüketebildiğimiz bir içecek haline gelmiştir. Hatta daha da ötesine geçip sabah kahvaltılarımızın vazgeçilmez bir parçası olmayı başarmıştır. En basitinden evimize bir misafir geldiği sırada ev sahibi olarak ikramlık için hiç vakit kaybetmeden hemen suyumuzu alıp çay için ısıtmaya başlarız. Türk kültürümüzde ve geleneğimizde böylesi bir yer edinmeyi başaran çayı bizden daha fazla seven ülke hangisi diye düşündüğümüzde aklımıza ilk olarak İngilizler ve meşhur İngiliz çayları gelmektedir. Her ne kadar farklı ülkelerdeki farklı toplumlar tarafından da sevilen ve keyifle tüketilen bir içecek olsa da Çay, İngiliz kültürünün önemli bir parçası haline gelmiştir. Peki birçok toplum tarafında keyifle içilen fakat daha çok İngilizler ile bütünleşmiş olan bu çay sevgisi nereden geldi ve neden İngiliz toplumuyla bu denli bütünleşti ?




İngiltere Avrupa'nın kuzeybatısında bulunan, 5000 adet küçük adanın yer aldığı Britanya Adaları topluluğu üzerinde yerini almış, Doğusunda Kuzey Denizi, Batısında İrlanda Denizi, Güneybatısı ile Kuzeybatısının Atlas Okyanusu ile çevrili olduğu oldukça sevimli bir ülkedir. Tüm ülkelerin birbirinden farklı gelenek ve görenekleri olduğu gibi İngiltere'nin de farklı alanlarda farklı gelenek ve görenekleri vardır.  Bu gelenek ve göreneklerine son derece bağlı bir ülke olarak da bilinmektedir. Örneğin İngiliz halkı için nezaket anlayışı önemsenen bir davranış biçimi olarak oldukça önemli bir yere sahiptir. Özellikle insanlara karşı sergilenen tavırlar, sosyal ilişkilerdeki iletişim gibi konular oldukça önemsendiği için en basit anlamıyla teşekkür ederim, özür dilerim, lütfen ifadeleri çok fazla kullanılmaktadır.  Nezaket kadar önemli bir mesele varsa oda hiç kuşkusuz vakit konusudur. İngilizler için dakik olma önemsenen bir konu olduğu için randevulere, toplantılara veya herhangi bir görüşmeye gidilecekse zamanında gidilmelidir. Aksi halde sizin, bekleyen kişi üzerinde kötü bir imajınızın oluşmasına neden olabilmektedir.

Özellikle bu topraklar üzerinde yer alan halkın,  kanunlarına ve polis görevlilerine saygılarından dolayı İngiliz askerlerinin ve polislerinin silah taşımadığı, bunun yerine sadece tahta bir jop bulundurdukları da söylenmektedir. Bu durum,  halk ve polis arasındaki saygıya en büyük göstergelerden biri haline de gelmiştir. Gelenek ve göreneklerine son derece bağlı olan İngiliz halkı sadece polis ve askerler ile aralarındaki saygıyla değil aynı zamanda çay kültürleriyle de adından söz ettiren bir ülke olmayı başarmıştır. Meşhur İngiliz çayını hemen hemen duymayan hiç kimse kalmamıştır sanırım. Tarihe İngiliz Çayı olarak ta adını yazdırmayı başaran ve öğle saatlerinden sonra keyif ritüeli olarak içilen çay, İngiliz halkı için önemli kültürel değerlerinden biri olmuştur. Özellikle de kendilerini çay insanı olarak tanımlayan İngiliz halkı için çay, içilen sıradan bir içecek olmaktan çok daha öte, gurur duyulan bir gelenek haline gelmiş olsa ki şiir ve deyimleri içerisinde de çaya yer vermekten kaçınmamışlardır. 

İngilizlerin Çayla buluşma tarihlerine baktığımızda çok eskilere dayandığını görebiliriz. Aslında İngiltere çay yetiştirmeye elverişli olmayan bir iklime sahiptir. Bu sebeple de çayla buluşmaları ancak 17. yüzyılda gerçekleşebilmiştir. Avrupalı tüccarlar aracılığıyla Çin’den İngiltere’ye getirilen çay, o yıllarda oldukça yüksek bir maliyete sahipti. Öyle ki yüksek maliyetinden dolayı, Çinlilerin Çayı sadece gümüş ve altın ile sattığı ve bundan dolayı da sadece üst sınıf dediğimiz soylular tarafından tüketilen bir içecek olarak kullanıldığı süreçler yaşanmıştır. Her ne kadar 17. yy' ın ilk yarılarında gündelik hayatta tüketilen bir içecek haline gelememiş olsa da zaman içinde yavaş yavaş yayılmayı başarmıştır. Hatta süreç içerisinde hastalıklara iyi geldiği düşüncesinin oluşması ve tedavilerde kullanılması amacıyla eczanelerde ilaç kategorisinde satışına bile başlanmıştır.  İnsanlar üzerinde yarattığı olumlu etkisi ve fiyatının da son derece yüksek maliyetli olup, sadece zengin kesim tarafından tüketilebiliyor oluşu, çaya karşı duyulan ilgiyi, merakı arttırmış ve daha fazla popülerlik kazanmasına da neden olmuştur

 



Asalet ve Zenginliğin simgesi haline gelen meşhur çayın gelenek haline gelişi ve süt ile birleşimi düşüncesi İngiltere Düşesi Kraliçe Anna tarafından ortaya atılmıştır. Evlenip gelin olarak İngiltere’ ye geldiği sıralarda çeyiziyle birlikte yanında bir miktar çay da getiren Anna, sabah kahvaltılarında ağır olan alkollü içecekleri içmek yerine düzenli olarak çay içmeyi tercih ederdi. Kraliçenin rutin haline getirdiği çay içme alışkanlığı, onun mobilyalarını, giyim tarzını hatta kıyafetlerini konuşan ve yakın çevresinde yer almak için deyim  yerindeyse can atan kraliyet ailesindeki diğer aristokrat kadınların da ilgisini çekmiş, onları da çay içmeye teşvik etmiştir ve böylece çay artık İngiliz Kahvaltılarının vazgeçilmezi olmaya, alışkanlıktan geleneğe olan serüvenine başlamıştır. İngilizlerin 5 çayı diğer bir adıyla ikindi çayının ün salması ve gelenek haline gelişi de yine kraliçe Anna’nın sayesinde gerçekleşmiştir. 19. yy da başlayan 5 çayı ritüeli, kraliçe Anna' nın öğle ve akşam yemekleri arasındaki saat diliminde çayla birlikte ekmek üzeri tereyağı tarzı hafif atıştırmalıklar yemesi üzerine başlamıştır. 



Diyabet hastalığı olan Anna kahvaltı ve akşam yemeği arasındaki saat dilimlerinin uzun olmasından dolayı ikindi saatlerine doğru halsiz ve bitkin düşüp zaman zaman da bayılmalar geçirmekteydi. Açlıktan dolayı oluşan bu depresif duygulardan dolayı, bir gün ikindi saatlerinde hizmetçisinden odasına çay ve atıştırmalık bir şeyler hazırlamasını ve odasına getirmesini söylemiştir.  Hastalığından dolayı mecburiyet olarak algılayabileceğimiz akşam yemeğinden önce yaptığı bu atıştırmalık tarzı yemek yeme durumu, gün geçtikçe Kraliçe Anna’ nın hoşuna gitmeye başlamış olsa ki bu durumu alışkanlık haline getirmiştir. Zamanla arkadaşlarını da çayına eşlik etmeleri için davet etmeye başlamış ve davetler üzerine yapılan çay içme etkinliği artık İngiliz aristokratları arasında ikindi saatlerinde yapılan çay seremonisine dönüşmeye başlamıştır.

Yapılan çay seremonisi etkinlikleri kral Edward'ın da ilgisini çekmiş ve zamanla davet olarak başlayan çay partileri etkinlikleri yerine, büyük çay partileri düzenlenmeye başlanmış, ikram edilen atıştırmalık yiyecekler çeşitlenerek daha zengin bir hale getirilmiştir. Tereyağı ve ekmekle başlayan atıştırmalığın yerini jambonlu, somonlu, sandviçler, çeşitli reçeller, İngiliz mutfağına özgü muffinler, limon kremalı kekler, devon kaymağı gibi lüks yiyecekler yerini almıştır. Gün geçtikçe zenginleşen gelenekleri böylece saraydan doğan ve popülerlik kazanan sosyal bir ritüel olarak önce tüm İngiltere’ye ardın da tüm dünyaya yayılmaya başlamıştır.



Porselenler veya gümüş takımlar eşliğinde atıştırmalıklarla servis edilen beş çayı seremonisi, her ne kadar bölgelere göre çeşitli farklılıklar gösterse de genel olarak belli başlı kurallar dikkate alınarak öğün veya atıştırmalık tarzında gerçekleşmektedir. Belli kurallar altında yapılan 5 çayı kültüründe dikkat edilmesi gereken kuralların başında, çayın yanında sunulan atıştırmalıkların kişiyi yormayacak besinler ile servis edilmesi gerektiğidir. Bu besin bazen bir kurabiye bazen de kek tarzı atıştırmalıklardan olabilir. Bir diğer önemli husus sallama çaydan kaçınarak demleme çaydan yapılmış bir ikramın yapılmasıdır. Çünkü demleme çayın yapılması kişiye verilen değerin bir göstergesi olarak algılanmaktadır. Sunum sırasında mutlaka sıcak sütünde bulunmasındaki neden, çaydaki sertliği yumuşatmak için ikram ediliyor oluşudur. Çayın ikram edilişi kadar içilen mekan da önem taşır. İngilizlerin özellikle 5 çayını balkon keyiflerinde veya kitap ya da dergi okurken bir şömine etrafında içmeye özen gösterdikleri bilinmektedir.


 

İnsanların İnce belli bardak içerisinde dumanı tüten çaya duyduğu sevgiden dolayı dile getirdiği milyonlarca güzel söz vardır. Dünyanın dört bir yanından şairlerin romanlarında, şiirlerinde yer alan kimi zaman da anonim olan deyimlerimizde yer edinmiş Çay sevgisinin en güzel örneklerinden birini Erkin Vahidov;

Ne kadar kibirli olursa da bardağın önünde eğilir çaydanlık. Öyleyse bu büyüklenme niye? Bu kibir bu gurur niçin? Mütevazı ol. Hatta bir adım bile geçme gurur kapısından. Bardağı insan bunun için öper daima alnından… diyerek çay denilince akla demlik ve bardaktan ötesini görebilmenin önemini kendi perspektifinden muazzam bir şekilde aktarmıştır.

Daha fazla ne olabilir demeyin. Oluyor. Dahası da oluyor, daha fazlası da. Neyse, çay var mı?


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sayıların Gizemini Ve Neler İfade Ettiklerini Hiç Düşündünüz Mü ?

Günlük yaşamlarımızda sıklıkla kullanmış olduğumuz çeşitli renkler, motifler ve sayılara derin anlamlar yüklemiş durumdayız. Kimine göre batıl inanç olarak kabul edilen kara kedinin uğursuzluk getirmesi, dört yapraklı yoncanın şans getireceğine inanılması ya da Doğu Avrupa'da leyleklerin bereket, doğurganlık ya da yeni başlangıçlar getireceğine dair inanışlar vardır.  Renk, motif, hayvanlar ve sayı unsurlarına atfedilen özelliklerin ne zaman ve nereden geldiğine dair bir araştırma yaptığımızda elde ettiğimiz net veriler olmasa da kutsal sayılmalarının çok eskilere dayandığını kolaylıkla söyleyebiliriz. Bu unsurların köken olarak çok eskilere dayanmasının yanı sıra kültürden kültüre birbirinden farklı olan birçok inanç özelliğini de içerisinde barındırır. Hem renklerin hem de sayıların özellikle Anadolu'da yaşayan inanlarının yaşamlarında önemli bir yere sahip olduğu ve çeşitli derin anlamlar ile dolu olduğunu görürüz. Renkler açısından baktığımızda, bu unsurlara yüklenen çeşitl

ÜLKEMİZİN PAMUK TARLASI PAMUKKALE TRAVERTENLERİ

Ülkemiz destansı olan gerek tarihi ile gerek kültürel açıdan olsun  envai  çeşit güzelliklerle doludur. Hem doğal hem de insanların çeşitli çabaları sonucu var olmuş sonsuz güzellikler barındıran ülkemizde kendiliğinden meydana gelmiş doğal güzelliklerimizden birisi de hiç kuşkusuz Denizli İlimizde yer alan pamuk diyarı unvanını hak eden Pamukkale Travertenleridir. Dünyaca tanınan bir üne sahip Pamukkale Travertenleri, uçsuz bucaksız beyazlığa sahip, koskocaman pamuk tarlalarını andıran sıcacık havuzları ve jeolojik yapısı ile ülkemizi güzelleştiren narin miraslarımızdan birisi olmuştur. 1988' de UNESCO Dünya Miras Listesine dahil edilen Denizli'nin Pamukkale Travertenlerini gelin hep birlikte yakından tanıyalım.    Denizli ilinde yer alan Pamukkale travertenleri merkeze sadece 18 km gibi çok kısa bir mesafede bulunmaktadır. Şehir merkezinden ulaşımı oldukça kolay olan büyülü alan, sadece manzarasıyla bile ziyaretçilerinin gözlerini kamaştırmaya yetecek cinsten.  Denizli'ni

Zayıf Değil 👎 Sağlıklı Ol 💪

Sağlıklı Olmak... Bilindiği üzere yediğimiz tüm yiyeceklerin ve günlük yaşantımızdaki hareketlilik oranımızın,  yaşam kalitemiz ve sağlığımız üzerinde son derece büyük etkisi vardır. Yapılmış olan çeşitli araştırma ve incelemeler sonucunda kötü beslenme, hareketsizlik ve ciddi hastalıkların meydana gelmesi arasında gözle görülür bir ilişkinin olduğu ortaya konulmuştur. Sağlıklı beslenen bireylerde kalp, diyabet ve hipertansiyon gibi hastalıklara çok az rastlanması da bu bilgilerin doğru olduğunun bir göstergesidir. Sağlıklı beslenme temel olarak dengeli ve yeterli beslenmek şeklinde tanımlanabilir. Dengeli beslenmede yapılan vurgu ise vücudumuzun ihtiyacı olan besinlerin yeterli miktarda ve uygun olan zamanlarda alınmasıdır. Sağlıklı beslenen bireylerin bedenlerinin esnek ve oldukça hareketli olduğu, cilt ve saç yapılarının parlak olduğu, kilolarını dengede tutarken kuvvetli kas yapısına sahip olduğu, zihinsel ve psikolojik olarak rahat ve sık hastalık geçirmediği söyleyebiliriz. Kimi