Ana içeriğe atla

SOSYAL MEDYA İLE KALIPLAŞAN GÜZELLİK ALGISI

 

Gelişen teknoloji olanakları ile hayatımızın bir parçası olmaya başlayan internet, iletişim kurmamız için aynı yer ve zaman da bulunma ihtiyacını ortadan kaldırmış, çok uzak yerlerde bulunan insanlar ile iletişim kurabilmemize olanak sunmuştur.  Mektup ve telgraf ile başlayan iletişim kaynaklarımız artık yerini sosyal medyaya bırakmış, mekân sınırlamasını ortadan kaldırmıştır. Dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan insanlar birbiriyle sosyal medya aracılığıyla kolayca sesli ve görüntülü iletişim kurabilmekte, uzaklık, mesafe gibi kavramların anlam kalıplarının daralmasına ve değişmesine neden olmuştur. Aynı zamanda insanlar sosyal medya aracılığı ile artık sadece birbiriyle iletişim kurmakla kalmayıp,  eğlence, alışveriş yaptığı, bilgi edindiği ve günümüzde reklam işbirliği ile para kazandığı platformlar haline getirmiş durumdadır. Çok geniş alanlara yayılmayı başaran sosyal medya artık günümüzde dünya üzerinde yer alan nüfusun yarısından fazlasının aktif olarak kullandığı bir platforma dönüşmüş, günlük rutinlerimiz içerisinde bile yerini almayı başarmıştır.  İnsanlar günlük olarak fotoğraf yazı veya farklı içerikte paylaşım yapmakta, popüler kültüre uygun hareket etmektedir. Zamanla kendi benliğini yitiren kullanıcılar algılardaki popüler kültür olgusuna kapılıp kendini sahte kimliklere büründürerek görülmek istenilen şekillerde görünmeye çalışmaktadır. Böylece platform üzerinde gösteriş ve beğeni düşüncesi ön planda olan narsistik kişiler adına da fırsat olanakları doğmuş olmaktadır. Ne yazık ki sosyal medyada kendine yer edinen kendilik sevgisinin ön plana çıktığı, şöhret ve paranın öneminin olduğu Narkissos mitinin yanı sıra linç kavramını da sosyal medya platformu üzerinde yaygınlık kazanarak gündeme gelmeyi başaran konulardan olmuştur. Linç kavramı çoğunlukla sosyal medyalar üzerinde gerçekleşen, herhangi bir sebep veya nedenden dolayı insanlara yönelik orantısız şekillerde yapılan hakaret, aşağılama, dalga geçme hatta bazen nefret kusma şeklini alan bir tür eylemdir. Farklı nedenlerden dolayı meydana gelen linç eyleminin çoğunlukla kadınlara karşı oluşturulan güzellik algısı ya da fiziksel özelliklerin belli kalıplara sokulması durumunda meydana geldiği görülür. Peki nedir bu güzellik algısı?




Güzellik algısı göreceli bir kavram olmasına rağmen günümüzde belli kalıplar içerisine sokularak bir takım özelliklere sahip olma ya da sahip olmama durumuna gelmiş durumda.  Ne yazık ki toplumumuzda estetik görünümün bireylere her zaman avantaj sunduğu düşüncesi yaygın hale gelmiş olmakla birlikte insanlara karşı yapılan negatif ayrımcılık kavramının da ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Tüm tanıtım şirketleri dahil olmak üzere medyanın da içerisinde bulunduğu reklam şirketlerinin, güzel olanın yüceltilerek tanıtımının yapılması,  güzellik algısı kalıplarına uymayan kişilerin ise ötekileştirildiğini söylemek çok yanlış olmayacaktır. Böylece çığır açan iletişim olanaklarımızın sadece pozitif yönde değil aslında insanlar üzerinde olumsuz sonuçlar doğurduğu gerçeğini gün geçtikçe daha fazla anlıyoruz. Modern dünyanın uyguladığı siber zorbalığın etkisi ile insanlar daha ciddi problemler yaşamakta ve sadece oluşturulan algılar yüzünden bile toplumdan uzak, içine kapanık, kendi benliğinden nefret etme ve sürekli mutsuzluk gibi durumlar yaşamaktadır. En çarpıcı örneğini geçtiğimiz günlerde dünyaca ünlü Gucci markasının yeni yüzü  Armine Harutyunyan'a karşı sosyal medya üzerinden yapılmış  alay, aşağılama ve ötekileştirme yorumlarında görmek mümkündür. Ekran karşısında olan kişinin son derece güzel olması gerektiği -kusursuz bir yüz, ince bel ya da uzun boy- sahip olması gerektiği görüşü, yapılan eleştirilerin daha yıkıcı ve daha acımasız bir hâl almasına neden olmuştur. Son derece yanlış olan bu düşünce kalıplarını yıkmaya çalıştığımız konusunda az da olsa örnekler görmeye başladık. Örneğin kalıplaşan ''Barbie gibi'' ifadesindeki güzellik algısından dolayı ve güzel olmanın Barbie bebeklerdeki gibi ince bel, uzun boy, sarı saçlı ve renkli gözlü düşüncesini yıkmak için firmanın artık ürettikleri Barbie' lerin '' balık etli, siyah saçlı'' şeklinde üretmeye başlaması ile güzellik algısının aslında sadece belli kalıplar içerisine sokulmaması gerektiğini  ve en önemlisi değişen zamana göre farklı kalıplar içerisine alınan bir kavram olduğunu anlayabiliyoruz. Moda dünyası içerisinde belli başlı markaların da bu algının yıkılması adına adım atmaya başladığı, ürün tanıtımlarında büyük beden mankenlerin kullanılmaya başlanmasıyla, aslında bir nevi insanlar üzerinde oluşturduğu hasarı dengelemeye, kalıp haline getirdiği düşünceleri değiştirmeye çalıştığı görülmüştür. Birey olarak kusur şeklinde adlandırdığımız özelliklerimize odaklanmayı bilmeliyiz. İnsanların burun şekli, dudak şekli ya da en basitinden yüz ve çene şekli değişen moda algısına göre kusur olarak algılanabiliyor. Oysa ki bireyde var olan bir özellik onun konfor şartlarını bozmadığı sürece kusur olarak görülemez. Eğer kişi ayna karşısına geçtiğinde kusur yerine olumlu yönlerine odaklanarak pozitif yönlerini keşfederse kendisini daha güzel görebilecektir. Çünkü insanlar aynaya bakarak kendisine gülümsemeyi bilmeli. ''Aynaya bakamam dişlerim çarpık, aynaya bakamam sivilcelerim var, aynaya bakamam çok kiloluyum'' bunları gerçekten kusur olarak mı görüyorsun? Üstelik kusur olarak gördüğün bu özelliklerinin çözümü varken.





Kendini sevmek bazen başkalarını sevmekten daha kolay gibi gelebilir ama aslında başkasını olduğu gibi kabul etmenin, kişinin kendinde kusur olarak gördüğü özellikleri kabul etmesinden daha zor olduğu görülmektedir. Bu sebepten dolayı kalıplaşmış güzellik algısından dolayı kusur olarak gördüğün düşüncelerden kurtularak kendini sevebilir, şikayetlerinden kurtulabilirsin. Dünya üzerinde hiç kimsenin kalıplaşmış güzellik algısına uymayan özelliklerinden dolayı hayallerine ulaşmaya çalışması engellenmez. İnsanların seni görmek istediği şekillerde değil kendi hayallerine ulaşıp kendi benliğini keşfederek sürdür hayatını. Sen Yalnızca Sen Olduğun İçin Güzelsin.

                                                                                                                                  

Yorumlar

  1. Elinize emeğinize sağlık gerçekten muazzam bir yazı olmuş. Umarım iyi okunup anlaşılır.

    YanıtlaSil

  2. Çok etkileyici bir yazı kaleme almışsınız . Günümüzün özeti ... 👍

    YanıtlaSil

  3. Çok etkileyici bir yazı kaleme almışsınız . Günümüzün özeti ... 👍

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim 🌺

      Sil
    2. Kafede bir şeyler okurken kahve arasında herkes gibi benim elim de telefona gitti ve Instagram hikâyelerinde blogunla ilgili bilgi gördüm. Ne güzel dedim, söz uçar yazı kalır misali, görsel dilin hakim olduğu günümüzde sözün peşine düşen her çaba takdire şayandır diye ayrıca sevindim. Üstelik ilk yazı, bu blogun bir tema çerçevesinde olacağını gösterdiği için ayrıca güzel. Tebrikler. Umarım kendi hikayen ile dünya meselelerinin örtüştüğü nice güzel yazıları ve görüntüleri kayıt altına alırsın:). (Ahmet Uysal)

      Sil
    3. Sizden bu denli güzel bir yorum almak benim için ayrıca gurur verici oldu. Çok teşekkür ederim Ahmet hocam 🌺🙏

      Sil
  4. Günün anlamı ellerine ve sözlerine sağlık

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zayıf Değil 👎 Sağlıklı Ol 💪

Sağlıklı Olmak... Bilindiği üzere yediğimiz tüm yiyeceklerin ve günlük yaşantımızdaki hareketlilik oranımızın,  yaşam kalitemiz ve sağlığımız üzerinde son derece büyük etkisi vardır. Yapılmış olan çeşitli araştırma ve incelemeler sonucunda kötü beslenme, hareketsizlik ve ciddi hastalıkların meydana gelmesi arasında gözle görülür bir ilişkinin olduğu ortaya konulmuştur. Sağlıklı beslenen bireylerde kalp, diyabet ve hipertansiyon gibi hastalıklara çok az rastlanması da bu bilgilerin doğru olduğunun bir göstergesidir. Sağlıklı beslenme temel olarak dengeli ve yeterli beslenmek şeklinde tanımlanabilir. Dengeli beslenmede yapılan vurgu ise vücudumuzun ihtiyacı olan besinlerin yeterli miktarda ve uygun olan zamanlarda alınmasıdır. Sağlıklı beslenen bireylerin bedenlerinin esnek ve oldukça hareketli olduğu, cilt ve saç yapılarının parlak olduğu, kilolarını dengede tutarken kuvvetli kas yapısına sahip olduğu, zihinsel ve psikolojik olarak rahat ve sık hastalık geçirmediği söyleyebiliriz. Kimi

ÜLKEMİZİN PAMUK TARLASI PAMUKKALE TRAVERTENLERİ

Ülkemiz destansı olan gerek tarihi ile gerek kültürel açıdan olsun  envai  çeşit güzelliklerle doludur. Hem doğal hem de insanların çeşitli çabaları sonucu var olmuş sonsuz güzellikler barındıran ülkemizde kendiliğinden meydana gelmiş doğal güzelliklerimizden birisi de hiç kuşkusuz Denizli İlimizde yer alan pamuk diyarı unvanını hak eden Pamukkale Travertenleridir. Dünyaca tanınan bir üne sahip Pamukkale Travertenleri, uçsuz bucaksız beyazlığa sahip, koskocaman pamuk tarlalarını andıran sıcacık havuzları ve jeolojik yapısı ile ülkemizi güzelleştiren narin miraslarımızdan birisi olmuştur. 1988' de UNESCO Dünya Miras Listesine dahil edilen Denizli'nin Pamukkale Travertenlerini gelin hep birlikte yakından tanıyalım.    Denizli ilinde yer alan Pamukkale travertenleri merkeze sadece 18 km gibi çok kısa bir mesafede bulunmaktadır. Şehir merkezinden ulaşımı oldukça kolay olan büyülü alan, sadece manzarasıyla bile ziyaretçilerinin gözlerini kamaştırmaya yetecek cinsten.  Denizli'ni

Sayıların Gizemini Ve Neler İfade Ettiklerini Hiç Düşündünüz Mü ?

Günlük yaşamlarımızda sıklıkla kullanmış olduğumuz çeşitli renkler, motifler ve sayılara derin anlamlar yüklemiş durumdayız. Kimine göre batıl inanç olarak kabul edilen kara kedinin uğursuzluk getirmesi, dört yapraklı yoncanın şans getireceğine inanılması ya da Doğu Avrupa'da leyleklerin bereket, doğurganlık ya da yeni başlangıçlar getireceğine dair inanışlar vardır.  Renk, motif, hayvanlar ve sayı unsurlarına atfedilen özelliklerin ne zaman ve nereden geldiğine dair bir araştırma yaptığımızda elde ettiğimiz net veriler olmasa da kutsal sayılmalarının çok eskilere dayandığını kolaylıkla söyleyebiliriz. Bu unsurların köken olarak çok eskilere dayanmasının yanı sıra kültürden kültüre birbirinden farklı olan birçok inanç özelliğini de içerisinde barındırır. Hem renklerin hem de sayıların özellikle Anadolu'da yaşayan inanlarının yaşamlarında önemli bir yere sahip olduğu ve çeşitli derin anlamlar ile dolu olduğunu görürüz. Renkler açısından baktığımızda, bu unsurlara yüklenen çeşitl