Ana içeriğe atla

Bedenler Üzerine Kazınan Derin Anlamlar '' DEK''

 

Dövmenin en basit sözlük anlamı; vücut derilerimizin üzerine iğne ve türleri gibi sivri bir araç yardımı ile çizmek ve çizilen alan içerisine renk veren maddelerin konulmasıyla elde edilen yazı veya resim olarak tanımı yapılabilmektedir. Geçmişten günümüze dek kökenine baktığımızda ''Tamga'' kelimesinin 11. yy da yazılan Kutadgu Bilig adlı eserde: Tamga, Damga  ve Mühür anlamlarında kullanıldığı görülmektedir.

Türklerin, damga ismini verdiğimiz yazı ve resimden oluşabilen işaretleri kullanmadan önce, anlatmak istediklerini resim yolu ile ifade ettiklerini, ilk çağlardan günümüze ulaşmayı başarabilen mağara duvar resimlerinde görmek mümkündür. Resim sanatını kullanarak çeşitli sahnelere yer vermiş aynı zamanda meramlarını anlattıkları, keşfedilen mağara duvar resimlerinden çok kolay bir şekilde anlaşılmaktadır.

Geçmişte damga dediğimiz Türk Dövmeleri Orhun ve Yenisey abidelerinde yer alan benzer ya da çok az faklı versiyondaki şekilleriyle Anadolu da yer alan birçok boy, soy, oymak, oba, aşiretler ve cemaatler arasında kullanılmış ve her ne kadar sayıca  azalsa da günümüzde de bu kullanımlarını devam ettirmektedirler.




Bahsi geçen damgalardan bazıları mertlik, yiğitlik, güç, cesaret, kuvvet anlamlarını simgelerken bazıları ise bereket, bolluk ve güzellik anlamlarını taşımaktadır. Çeşitli anlamlara sahip olan damgalarının, damgayı uygulayan tarafından anlamı bilinse de bazılarının ne anlam taşıdığı hakkında kesin verileri bulunmamaktadır.  Hâlen geleneksel yöntemlerle yapımı devam edilen dövme geleneği, Anadolu da yer alan halk tarafından farklı isimler ile anılmaktadır. Türkçe konuşulan bölgelerde yöre halkı tarafından '' Dövün ya da ''Döğün'' olarak adlandırılırken,  Kürtçe ve Arapça konuşan topluluklarda ise ''Dek'' ve ya ''Dak'' olarak adlandırılmıştır.

Farklı coğrafyalarda yaşamış farklı kültürler ve geleneklere sahip olan topluluklara baktığımızda, en eski dövmelerin mumyalar aracılığı ile elde edildiğini görmekteyiz. 1991 yılından, yaklaşık olarak 5300 yaşında olan Buz Adam, bir diğer adıyla Ötzi' nin bedeni Avusturya ile İtalya sınırlarında yer alan Ötztal Alplerinde  bulunmuştur. Buz adamın vücudunda 61 adet dövme taşıdığı görülmüştür. Dövmelerin keşfi üzerine yapılan araştırmalar sonucu, vücudu üzerindeki dövmelerin özellikle bel ağrısı, diz, ayak ve el bileklerinde yer alan dejeneratif eklem ağrıları için tedavi ve ya bir tanı amaçlı yapıldığı fikri ileri sürülmüştür.

Buz Adam Ötzi' nin dövmelerine bakıldığında Asya damgalarını anımsattığı görülmektedir. Sağ ayak bileğinin ve sağ dizinin arka kısmında yer alan dövmenin tıpkı OKH damgasını andırdığı çok açıktır. OKH halkının Asya ve Anadolu'dan Akdeniz Kıyılarına dağıldıkları, dağılırken simgelerini de bayraklarına deyin birçok alana resmettikleri bilinmektedir. Aynı zamanda OKH ve TUR boyları; aynı dil ve inanç sistemlerine göre yaşamını sürdüren topluluklardır. Amerika kıtasına yayılan Kızılderililerin de aynı inanç sistemine sahip olduğu ve bu toplumun bireylerinin de yüz ve vücutlarının farklı alanlarına dövme yaptırmış oldukları bilinir.

Geçmiş yıllara bakmaya devam ettiğimizde M.Ö. 3000 yılında Mezopotamya' dan kalma demir damgalar, Babil ve Asurlarda dövmelerin daha çok kölelere, hayvanlara ve tapınakların mülkiyetin aitliğini belirlemek için kullandıkları bilinmektedir. Sadece mülkiyet belirlemek için değil Mezopotamya' da bu dövmeler aynı zamanda köle ve suçluların cezalandırılması için kullanılan '' ceza işareti '' olarak da  işlev görmüştür.

Tarihin eski zaman ve dönemlerine dayanan tüm topluluklarda farklılık gösteren dövme geleneği kültürel izler taşıyan bir simge haline gelmiştir. Türk kültürüne baktığımızda; inanç, statü, aidiyet ve kahramanlık gibi çeşitli amaçlarla kullanıldığını görebiliriz. Örneğin Karabağlılarda  kadınların yüzlerine iğne ile damgalar yani dövmeler yapılmaktadır. Kadınların  evlendiği zaman başka bir aileye gidişi ile, mensubu olduğu ilk aile soyunun bilinmesi açısından alın kısımlarına ya da bilek kısımlarına damgalar vurulmaktadır. Aynı zamanda bahsi geçen bu toplumda damganın sadece kadınlara vurulduğu yani erkeklere damga vurulmamasının nedeninin de bu olduğu  söylenmektedir. Dövme şekilleri yapan kişi veya yaptıran kişinin tercihine göre olmadığı, tamamen ait olduğu toplum tarafından seçilmiş şekle bağlıdır. Aynı zamanda bu tür uygulamalar, kişilerin bir aşirete aidiyetlerinin simgesi ve maddi durumları hakkında bilgiler de sunmaktadır. Günümüze baktığımızda bu geleneğin azalmasına rağmen Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde çok yaygın olmasa da örneklerine rastlamak mümkündür.

 Yapılan dövmelerin anlamlarına baktığımızda bu bölgelerde de anlam çeşitliliğini görmek mümkündür. Şakaklara yapılan dövmelerin baş ağrısını giderdiğine inanılırken çene kısımlarına yapılanın ise erkek çocuklarını ömürlerinin uzatacağı ve ailesine uğur ve şans  getirileceğine inanılır. Dövmeleri çingene adını verdikleri kadınların bu dövmeleri genellikle yiyecek karşılığında yaptığı ya da bazen de belli bir ücret karşılığında is ve bir miktar barutu karıştırarak elde ettiği karışım ile dikiş iğnesi yardımıyla vücudun istenilen bölgesine, istenilen şekilleri vermek suretiyle yaptıkları söylenir. Dövmenin yapıldığı alan erkeklerin genellikle şakaklarına, alın bölgesine ve burunlarına, kadınların ise ayak bileklerine, dudak çevresine ve çenelerine yapılmaktadır.



Ülkemizde değişik yörelerde, en çok da Güneydoğu Anadolu Bölgesinde rastlanılan ve geleneksel yöntemlerle yapımı devam eden dövmeler en çok yaşlılar üzerinde görülmektedir. Dövmenin yapıldığı yerlerde motifler ve kullanılan malzeme açısından benzerlikler olsa dahi yapılış amacı ve sembollerin taşıdığı anlamlar bakımından oldukça farklıklar gösterdiği söylenir. Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinin önemli yerleşim alanlarından biri olan Mardin ili, Mezopotamya ve Anadolu üzerinde ilk uygarlıklara ev sahipliği yapan en önemli  illerimizden biridir.  Yöre üzerine yerleşen çok çeşitli topluluklarında etkisiyle oldukça renkli bir kültürel yapının oluşumu meydana gelmiştir.  Türk, Kürt, Arap, Süryani, Keldani, Ortodoks Yezidileri ve Ermeniler oluşan renkli kültürün yapı taşlarını oluşturmaktadır. Bu sebeple inanç ve etnik çeşitliliği ile zengin kültürel birikimleri bir arada barındıran önemli merkezlerimizden biri haline gelmiştir.

Mardin yöresinde yaygın olan dövmelerin resim yazısının düşünce yazısına dönüşmüş bir şekli olduğu düşünülür. yöredeki insanların bedenleri üzerindeki bazı bölgelerinde yer alan simgelerin, runik yazılara benzediği görülmektedir. Orhun yazıtları olmak üzere Turfan Yazıtlarında yer alan yazılarla Mardin yöresindeki birçok dövmelerin birbiri ile örtüştüğü görülür. Özellikle inanç motiflerinden Paganizm, Şamanizm, Taoizm, Budizm, Zerdüştlük gibi inanç sistemlerinin izlerini taşıdığı görülür. İster modern ya da geleneksel olsun Dek anlayışının temelinde kişisel duygular ve düşünce yapıları yatmaktadır. Kişiler kendi anlam kalıplarını ve değer yargılarını ifade etmede ve bu anlam ve değer kalıplarını çevresindeki insanlar ile paylaşmada araç olarak kullanır. Mardin İli gibi Dek geleneğinin yaygınlık kazandığı bir diğer ili de Urfa İlidir. Urfa Haran bölgesinde yapılan bir araştırma da yöre halkıyla yapılan görüşme sonucu veriler değerlendirildiğinde, Dekin yapılış amaçlarının daha çok süs, güzellik, nazardan korunma, hastalıklardan korunma, sağlık ve aşiretlere özgü olan bir tür kimlik simgesi olduğu görüşü ortaya çıkmıştır.

Verilen cevapların nedenlerine bakıldığında Harran'da görüşme yapılan kadınların bir çoğunluğunun Dek' i Süs olarak kullandığını, eskiden vücudunda Dek (dövme)' i  olamayan kızların evlenemeyeceğini bu nedenle de evlenmeden önce mutlaka yapılması gereken bir işlem olarak gördüklerini belirtmişlerdir.

Hatta görüşmelerde '' eskiden makyaj ve takı olmadığı için eşlerimiz bizi beğensin, sevsin diye Dek yapardık'' ifadelerini kullananlar olmuştur. Bu cevap, geçmişte Dek' in güzel görünmek için ne denli önemli olduğunu da açıkça göstermiştir. Yörede yaygın olan, çene üzerine çiçek, tarak, daire gibi karışık şekillerdeki simgelerin de yine aynı şekilde süs ve güzellik anlamı taşıdığı söylenir.

Alt dudağında Dek bulunan kadınların bunun ''Redhamiyet'' olduğunu ve anlamının ise dini inanış özelliği taşıdığını dile getirmiştir. İnanılışa göre Hz. Fatıma'nın kölesi ona aşık olmuştur ve alt dudağından zorla öpmüştür. Tam bu esnada Allah tarafından bunun helal kılınması için alt dudağının dövmelendiğini, onun hatırasına da Arap kadınlarının alt dudaklarını dövmelediklerini dile getirmişlerdir.  Bolluk ve bereket anlamını taşıyan avuç içinde noktalar halinde görülen dövmenin kadınlarda taşıdığı anlam; güzel yemekler yapmak ve yapılan yemeğin bereketini arttırmak olduğunu hatta özellikle yoğurulan çiğköfteye lezzet katmak gibi anlamlar taşıdığını dile getirmişlerdir. Yüzlerde görülen tek nokta şeklindeki dövmelerin ise, yüze bakan gözlerin dikkatini o noktaya verip nazardan koruduğu inanışıyla yapıldığı,  özellikle de beyaz tenli ve güzel olan kız çocuklarında yaygın olduğu söylenir.



Yörede ne yazık ki ikinci eş konusunun geçmişten günümüze sayıca bir nebze olsa da azalmasına rağmen, kadınların en büyük korkusu olmaya devam etmektedir. İkinci eş yada bir diğer adıyla kumanın eve gelmesi korkusuyla bileklerine farklı sembollerde dekler yapılmasının, onları bu felaketten koruduğu inanışında olduklarını söylenir.

Sağlık, sıhhat ve tanınma amacıyla yapılan dekler ise genellikle Ves'm-el Beggar olarak bilinen üç nokta şeklindeki dövmedir. Görüntü olarak çene, her iki yanak ve burun ucunda tek nokta halindedir. Ves'm-el Beggar adlı dövmenin yapılış amacına bakıldığında iki görüşün hakim olduğu görülür. Görüşlerden biri aile içinde sık yaşanan çocuk ölümlerinin yaşanmasıyla bunu önlemek için olurken, diğer bir  görüş ise tanınmak ve bilinmek için yapıldığıdır. Çöl kanunlarının geçerli olduğu yıllardan kalma bir adet olarak, her aşiretin kendine ait bir işareti olması özelliği taşıyan bu gelenek şimdilerde kimlik belgelerimizin olmasından dolayı korunma ve tanınma amacıyla yapılmaya devam etmektedir.


 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sayıların Gizemini Ve Neler İfade Ettiklerini Hiç Düşündünüz Mü ?

Günlük yaşamlarımızda sıklıkla kullanmış olduğumuz çeşitli renkler, motifler ve sayılara derin anlamlar yüklemiş durumdayız. Kimine göre batıl inanç olarak kabul edilen kara kedinin uğursuzluk getirmesi, dört yapraklı yoncanın şans getireceğine inanılması ya da Doğu Avrupa'da leyleklerin bereket, doğurganlık ya da yeni başlangıçlar getireceğine dair inanışlar vardır.  Renk, motif, hayvanlar ve sayı unsurlarına atfedilen özelliklerin ne zaman ve nereden geldiğine dair bir araştırma yaptığımızda elde ettiğimiz net veriler olmasa da kutsal sayılmalarının çok eskilere dayandığını kolaylıkla söyleyebiliriz. Bu unsurların köken olarak çok eskilere dayanmasının yanı sıra kültürden kültüre birbirinden farklı olan birçok inanç özelliğini de içerisinde barındırır. Hem renklerin hem de sayıların özellikle Anadolu'da yaşayan inanlarının yaşamlarında önemli bir yere sahip olduğu ve çeşitli derin anlamlar ile dolu olduğunu görürüz. Renkler açısından baktığımızda, bu unsurlara yüklenen çeşitl

Keten Tohumu Ve Sayısız Faydaları

Kendisi keten bitkisinin tohumları olan keten tohumları, son dönemde sağlık açısından oldukça revaçta olan bir gıda haline gelmiştir. Keten tohumlarının çeşitli faydaları vardır ve bunlar insan sağlığı için önemlidir. Keten tohumları, zengin omega-3 yağ asitleri içerir ve bu da kalp sağlığına faydalı olabilir. Ayrıca lif açısından da zengin olan keten tohumları, sindirim sistemini düzenleyebilir ve bağırsak hareketlerini destekleyebilir. Bu tohumlar ayrıca antioksidanlar açısından da zengin olduğu için vücudu serbest radikallerden koruyabilir. Keten tohumları ayrıca protein ve mineraller açısından da zengin bir kaynaktır. Keten tohumunun kolesterol düşürücü etkisiyle tanındığını belirtmek mümkündür. Keten tohumu, içerisinde bulunan yüksek miktardaki omega-3 yağ asitleri sayesinde, vücutta bulunan kan dolaşımını düzenleyerek kötü kolesterolü azaltır ve bu şekilde kalp sağlığını korumaya yardımcı olur. Özellikle, omega-3 yağ asitleri, kan akışını düzenleyerek damarların tıkanmasını ve ka

ÜLKEMİZİN PAMUK TARLASI PAMUKKALE TRAVERTENLERİ

Ülkemiz destansı olan gerek tarihi ile gerek kültürel açıdan olsun  envai  çeşit güzelliklerle doludur. Hem doğal hem de insanların çeşitli çabaları sonucu var olmuş sonsuz güzellikler barındıran ülkemizde kendiliğinden meydana gelmiş doğal güzelliklerimizden birisi de hiç kuşkusuz Denizli İlimizde yer alan pamuk diyarı unvanını hak eden Pamukkale Travertenleridir. Dünyaca tanınan bir üne sahip Pamukkale Travertenleri, uçsuz bucaksız beyazlığa sahip, koskocaman pamuk tarlalarını andıran sıcacık havuzları ve jeolojik yapısı ile ülkemizi güzelleştiren narin miraslarımızdan birisi olmuştur. 1988' de UNESCO Dünya Miras Listesine dahil edilen Denizli'nin Pamukkale Travertenlerini gelin hep birlikte yakından tanıyalım.    Denizli ilinde yer alan Pamukkale travertenleri merkeze sadece 18 km gibi çok kısa bir mesafede bulunmaktadır. Şehir merkezinden ulaşımı oldukça kolay olan büyülü alan, sadece manzarasıyla bile ziyaretçilerinin gözlerini kamaştırmaya yetecek cinsten.  Denizli'ni