Günlük yaşamlarımızda
sıklıkla kullanmış olduğumuz çeşitli renkler, motifler ve sayılara derin
anlamlar yüklemiş durumdayız. Kimine göre batıl inanç olarak kabul edilen kara
kedinin uğursuzluk getirmesi, dört yapraklı yoncanın şans getireceğine inanılması
ya da Doğu Avrupa'da leyleklerin bereket, doğurganlık ya da yeni başlangıçlar
getireceğine dair inanışlar vardır. Renk,
motif, hayvanlar ve sayı unsurlarına atfedilen özelliklerin ne zaman ve nereden
geldiğine dair bir araştırma yaptığımızda elde ettiğimiz net veriler olmasa da kutsal
sayılmalarının çok eskilere dayandığını kolaylıkla söyleyebiliriz. Bu unsurların köken
olarak çok eskilere dayanmasının yanı sıra kültürden kültüre birbirinden farklı
olan birçok inanç özelliğini de içerisinde barındırır. Hem renklerin hem de sayıların özellikle
Anadolu'da yaşayan inanlarının yaşamlarında önemli bir yere sahip olduğu ve
çeşitli derin anlamlar ile dolu olduğunu görürüz. Renkler açısından
baktığımızda, bu unsurlara yüklenen çeşitli anlamların özellikle dini inanç sistemimiz
içerisinde de sıklıkla geçtiği aşikardır. Örneğin yeşil renk özelinde
baktığımızda, cenaze araçlarının yeşil
olması, tabut üzerlerinin yeşil bir örtü ile örtülmesi, camilerde yeşil renk tonlarının
hâkim olması vb. gibi dini alanlarda sıklıkla kullanıldığını görmekteyiz. Beyaz
rengin ise saflığı, duruluğu ve temizliği temsil etmesi, Tasavvufta gülün İslam dinini temsil etmesi ve Peygamber efendimizin için beyaz gül simgesinin
kullanılması arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Kara yani siyah renge
baktığımızda, hem olumlu hem de olumsuz birçok düşüncenin varlığından söz
edebiliriz. Genellikle siyah rengin uğursuzluk getirebileceğine, ölen kişilerin
karanlık bir evren içerisinde çeşitli acılar ile karşılaşacağı inancı, karasinek,
karayılan ve hatta kara köpek gibi hayvanların kara kedi ifadesindeki
uğursuzluğu çağrıştırdığı düşünülür. Siyahın çirkinlik, kabalık, sevimsiz bir
imaj yatmasının yanı sıra kara yağız, gözü kara gibi korkusuz, güçlü ve yiğit
bir kimseyi çağrıştırmak için de kullanılmaktadır. Kültürümüzde birçok deyim,
özlü söz ve türkü içerisinde kara kaşlı, kara gözlü terimi de aynı şekilde
olumlu çağırışımlar vermektedir. Zonguldak yöresine ait olduğu söylenen ''
Karadır kaşların ferman yazdırır '' türküsü buna en güzel örnek olacaktır.
Renkler kadar sayıların da birçok anlam ve gizem barındırdığına inanılır. Tarihimizin tozlu sayfalarına baktığımızda, sayıların yaşamlarımız üzerinde önemli bir yer tutan formel unsurlar olduğunu görürüz. Bilim insanların tarih süresince çeşitli olay ve durumları sayılarla açıklamaya çalıştığını, sayıların gizemli bir gücü olduğu ve belirli sayıların belirli şeyler çağrıştırdığı konusunda inanç birliği göstermiştir. Hepimizin hayatlarındaki bazı dönemlerinde ilginç tesadüfler ile karşılaştığı zamanlar mutlaka olmuştur. Her ne kadar bu karşılaşmalar şaşırtıcı olsa dahi bizler şans diyerek bu durumu çoğu zaman geçiştirmişizdir. Sizce de bunlar tesadüf ya da şans eseri mi? Eflatun'un kurmuş olduğu akademi binasının giriş kapısı üzerine ''Matematik bilmeyen giremez'' yazdırdığını biliyor muydunuz? Peki hayatlarımız üzerinde sayıların önemli bir rol oynadığını duydunuz mu?
Hepimizin olmasa da
çoğumuzun mutlaka uğurlu olarak kabul ettiği bir sayısı vardır. Bir
rengi sevmesi ya da bir takımı tutması gibi. Hayatında hep aynı sayının
rastlantı sonucu iyi süreçlerde bir şekilde karşısına çıktığını, kendisine uğur
getirdiğine inan insanlar ile karşılaştım. Peki gerçekten hayatın işleyişinde
sayıların rolü var mı ya da hayatımızı sayılar mı yönetiyor?
Herkesin duymuş olduğunu varsaydığım Numeroloji bilimi, kısaca sayı bilimi olarak tanımlanmaktadır. Bu bilim; insanın, doğanın ve evrenin birbiriyle olan bağ ve ilişkisinin rastlantı sonucu olmadığını, aksine sayısal bir işleyiş içerisinde meydana geldiğini kabul eden bir bilim dalıdır. Numeroloji bilimi denilince akla ilk olarak Pisagor gelse de Pisagor öncesine, kökeni Mısır' a kadar uzanan bir geçmiş seriliyor önümüze. Antik Mısır bilgeliğini simgeleyen metinler olarak kabul edilen Hermetika'da ''Mükemmel işleyen evren, sayıların gücü ile düzenlenmiştir'' ifadesi yer almıştır. O zaman dinimizde ve kültürümüzde saylara verilen öneme, çeşitli deyim ve özlü sözlerde nasıl kullanıldığına ve nasıl bir gizem barındırdığına, bilim insanlarının neden sayılara bu denili önem verdiğine değinelim.
Dört kitabın mânâsı bellidir bir elifte,
Sen elifi bilmezsin bu
nice okumaktır!
👉Üç rakamına baktığımızda; baba, annenin kutsal bir birleşmesi ve birleşme sonucu bir çocuğun ifade edilmesi şeklinde yorumlanabildiği gibi beden, can ve ruh üçlemesini de sembolize etmektedir. Türk inançlarında ise bu durum yer, gök ve yeraltı üçlemesi şeklinde kutsallık kazanmıştır. Bunların yanı sıra üç ifadesinin en çok masallarda kullanıldığını görmek mümkündür. Üç gün üç gece, üç başlı ejderha gibi sözcükleri mutlaka duymuşuzdur. Adana yöresinde kısmet açma geleneğinde kullanılan üç rakamı, aynı zamanda yeni doğan çocuğun kulağına isminin söylemesindeki tekrar sayısı yine üç keredir. Kurban vekaletlerinde kurbanın kime verildiğinin üç kere söylenmesi, dini nikahların kıyılmasında üç kere kabul ettin mi? diye sorulması, dini ve milli bayramların bazılarının üç gün sürmesi ve daha bir çok açıdan üç rakamının kullanılması.
👉Son zamanlarda halk arasında Yedi rakamına çok fazla ilgi duyulduğuna sizlerde mutlaka şahit olmuşsunuzdur. Geçmişte dünyamızın sabit bir şekilde durduğu, çevresinde ise sürekli hareket eden Merkür, Mars, Venüs, Jüpiter, Satürn, Güneş ve Ay olmak üzere yedi adet gezegenin olduğuna dair bir inanış hâkimdi. Bu inanış doğrultusunda her gezegenin bir gök katında yer aldığı düşüncesi, zaman içinde ''Göğün yedi katı'' söylemlerini beraberinde getirmiştir. Her gezegene ayrı ayrı kutsallık atfedildiği için bir haftanın yedi güne bölünmesi ve Pazartesi günlerinin Ay, Salı günlerinin Mars, Çarşamba günlerinin Merkür, Perşembe günlerinin Jüpiter, Cuma günlerinin Venüs, Cumartesi günlerinin Satürn, Pazar günlerinin ise Güneş ile ilgili ilişkili olduğuna dair bir inanış ortaya çıkmıştır. Gezegenlerin yanı sıra yedinin uğurlu sayı olarak görülmesinin bir diğer nedeni ise Tevrat içerisinde Tanrı'nın dünyamızı altı gün içerisinde yarattığı ve yedinci günde dinlendi şeklinde bir bilginin yer almasından kaynaklanmaktadır. 7 sayısına değinmişken 777 üçlemesinden bahsetmesek olmaz diye düşünüyorum. Son zamanlarda ''777'' sayısının sosyal medya üzerinde çok fazla yayıldığını ve bu üçleme ile birlikte ''aldım, kabul ettim'' gibi söylemleri birlikte kullanıldığını görmüşsünüzdür. Peki neden?
Ünlü Rus matematikçisi Grigori Grabovoi, sayıların iyileştirici gücünün olduğuna inanan bir bilim insanıdır. Melek Numerolojisine göre 3 ya da 4 haneli olan ve tekrarlanan sayıların ruhsal bir aydınlanma yaşattığı ve ilerlediğimiz yolda koruyucu meleklerimizin yanımızda olduğuna dair bir inanışın olması Grigori Grabovoi'nin inanışını destekler niteliktedir. Her ne kadar çoğu insan bu düşünceleri ''saçmalık bu canım ya'' diyerek yorumluyor olsa da, sayıları gerçekten güçlü bir bilinç altı kodlama ve manifest tekniği olarak gören kesimin sayısı da oldukça fazladır. Çoğu inanışta 7 tarihsel, kültürel, dini ve psikolojik faktörlerin bir birleşimi olarak görülür ve insanların yaşamları süresince alacakları kararlar ile ilişkili olacağı düşüncesi hâkimdir. 777' de tamamen şans, iyimserlik, mucize, gerçekleştirdiğimiz hayaller ve nihai olarak evrenin bize sunduğu destekler ile ilişkilendirilir. Bazı toplumlara baktığımızda gündelik yaşantılarının çoğunu önemli ritüeller yaparak geçirdiklerini görürüz. Ritüel denilince akla doğrudan Paganlar gelmektedir.
Doğa üzerinde yaşayan her canlıya derin bir saygı duyulması gerektiği inancının hâkim olduğu Paganizm inanışında, ibadet niteliğindeki ritüeller, özellikle doğal döngülerin gerçekleştiği (Ay ve Güneş'in belli konumlara geldiği tarihler) zamanlarda yapılmaktadır. Çünkü onların inanışlarına göre Ay'ın insanlar üzerinde etkisinin olduğu ve bu nedenle tarım, avcılık gibi çeşitli faaliyetlerinde Ay döngülerini takip ettiklerine dair söylentiler yayılmaya başlamıştır. Ritüellerin tamamen bir enerji konusu olduğu ve temelinde inanç ve kişinin odaklanma eylemlerinin yatmasından dolayı, bireylerin istekleri ve yaydıkları enerji doğru orantılı olacaktır.
👉Kırk sayısı ise çeşitli
kültürlerin örf, adet, gelenek ve göreneklerinde en yaygın kullandıkları sayı
olarak karşımıza çıkar. Kırk mistik bir sayı olarak çeşitli deyimlerde yer
almıştır. Hatta çoğunu sizlerin de kullanmış
olabileceği ''Kırk gün kırk gece, kırklara karışmak, kırk parçaya bölünmek,
kırk dereden su getirmek, kırk takla atmak, kırk tarakta bezi bulunmak, kılı
kırk yarmak, kırk defa söylemek, kırk yılın başında bir şey söylemek, kırk
yıllık dostum, bir fincanın kırk yıl hatırı vardır ve herkesin en az bir kere
de olsa söylemiş olabileceği kırk gün düşünsem aklıma gelmez'' deyimleri ile sıklıkla
karşılaşıyorsunuzdur. Kırk sayısına kutsallık atfedilmesinin asıl nedenlerinden
bazıları ise '' Peygamberimize kırk yaşında görev verilmesi, kadınların hamilelik
süresinin kırk hafta sürmesiyle, bebeklerin tam kırk haftada oluşumunu tamamlaması
ve kırk gününü tamamlayan bebeğin kırkının çıkması, kırk yaşına gelen insanların olgunluk
evresine ulaştığının kabul edilmesi'' bunlardan bazılarıdır. Hatta daha da ilginç olanı, ölen bir
kişi için kırk gün sonrasında mevlit okunması, Deccal'in ortaya çıkmasının ardından
kırk gün yaşayacağı inancı, Hz. İsa'nın kırk gün boyunca bir ormanda yalnız
kalması, Hz. Musa'nın kırk gün boyunca Sina Dağına çekilmesi, Hz. Adem'in
yaratıldığı toprağın (çamurun) kırk gün bekletilmiş olması, Hz. Mehdi'nin
kırk yaşında ortaya çıkacağı bilgisi, İslam'da Sufi olacak kişinin kırk gün
inzivaya çelişmesi, Mevlevilikte kırk günlük çile sonunda olgunlaşma eğitiminin tamamlaması, kırk erenler, kırk evliyalar ve daha niceleri... Sonuç olarak
anlıyoruz ki Matematik Allah'ın bu evrende yaratmış olduğu en büyük gizemlerden
birisidir. Bu nedenle sadece bir sayı diyerek geçmek yerine bazen derinlere
dalıp geçmişi araştırmak ve neden diyebilmek gerek. Çünkü her ne kadar çoğumuza anlamsız gelse de
kainatımızda eşsiz bir ölçünün ve matematiğin bulunduğunu görebilmek bu denli zor
olmasa gerek.
“Evren her an gözlemlerimize açıktır; ama onun
dilini ve bu dilin yazıldığı harfleri öğrenmeden ve kavramadan anlaşılamaz.
Evren matematik diliyle yazılmıştır; harfleri üçgenler, daireler ve diğer
geometrik biçimlerdir. Bunlar olmadan tek sözcüğü bile anlaşılamaz; bunlarsız
ancak karanlık bir labirentte dolanılır.”
(Galileo)
Aslında günlük hayatta gelişi güzel kullandığımız pek çok iletişim olgusunun aslında ne kadar derin anlamlar ifade ettiği konusunda güzel bir bilinçlendirme yazısı olmuş, gerçekten emek verilmiş bir yazı 👏
YanıtlaSilTeşekkür ederim 🌼🌸
Sil